Yer: Washington. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan görüşmesi… Sonradan iktidar yanlısı basında yazılanlara bakarsak aralarında herhalde şöyle bir diyalog geçti…
ABD’li Bakan Rubio: Türkiye’deki son tutuklamaları çok önemsiyoruz.
Tercüman (Fidan’a): Sayın Bakan, Amerikalılar Türkiye’deki son kutlamaları çok takdir ediyor.
Fidan (gülümseyerek): Evet evet, bayramda çok güzel kutladık. Halk memnundu.
★★★
Basın toplantısında Rubio: İnsan haklarını açıkça konuştuk. Endişelerimizi dile getirdik.
Fidan: Görüşmemiz son derece yapıcıydı. Hiçbir endişe dile getirilmedi.
Rubio:…???
Fidan: Benim anladığım kadarıyla.
★★★
Yani herhalde bu şekilde ‘anlaşmışlar…’ Zira ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Bakan Rubio’nun görüşmede Türkiye’deki son tutuklamalar ve protestolarla ilgili endişelerini dile getirdiğini belirtti. Sonrasında Ankara bunu yalanladı. Rubio’nun bu konudaki ifadelerinin görüşmede dile getirilme şeklinin, sonradan yapılan sosyal medya paylaşımında yansıtıldığı gibi olmadığını söyledi.
★★★
Ama cuma günü bu kez Bakan Rubio basına çıktı dedi ki, “Tam da şimdi kullandığım ifadelerle İmamoğlu konusunu gündeme getirdim. Protestolar ve tutuklamalar endişe verici. Bu kişi aday olmasına izin verilseydi seçimi kazanabilecek bir lider olabilir. Bu yüzden onu izliyoruz.”
★★★
Sonra gazetelere yansıyan haberlerde Türk diplomatik kaynaklarına dayandırılarak CAATSA yaptırımları ve Türkiye’nin F-35 programına yeniden alınması üzerine görüşmelerin ele alındığı belirtildi.
Pat! ABD Dışişleri Bakanlığı resmi açıklama yaptı, “Savunma konularına değinildiğinden veya bu konuda herhangi bir taahhütte bulunulduğundan” zerre kadar bahis yoktu. Yabancı ajanslar da şaşırdı. “Anadolu Ajansı böyle diyor ama ABD bundan bahsetmiyor” diye aynen yazdılar. Hadi bakalım buradan yak!
★★★
Sonra yine geçen hafta “Elektrikli araç üreticisi BYD’nin ardından Çin’li Chery de Türkiye’ye 1 milyar dolarlık yatırım yapacak. Samsun’da kurulacak tesislerde, yeni nesil elektrikli araçlar ve parçalarının üretimini gerçekleştirecek” diye güzide basınımızda kocaman manşetler çıktı. O haberlerin akşamı Chery, Türkiye’de 1 milyar dolarlık yatırım planının doğru olmadığını duyurdu. Çinlilerin yatırım yapıp yapmadığı halen muamma…
★★★
Yani özetle…
Türkiye’de artık sadece gerçekler değil, gerçeklerin çevirileri de sorunlu. Yabancılar ne dese biz başka duyuyoruz ne yazsalar biz başka yazıyoruz. Yatırımlar kâğıtta, açıklamalar hayal gücünde, haberler ise dumanlı havada uçuşuyor. Hükümet ne anlatırsa iktidar yanlısı medya onu büyütüyor, süsleyip püsleyip önümüze koyuyor. Ama gerçek bir kez ortaya çıktı mı, tercümeye ihtiyaç duymaz, her dilde aynı yankıyı bırakır.
Buna da ses çıkmadı!
Geçtiğimiz hafta Beyaz Saray’da düzenlenen Yunan Bağımsızlık Günü resepsiyonunda, Amerika Ortodoks Başpiskoposu Elpidoforos, ABD Başkanı Donald Trump’ı “Roma İmparatoru Büyük Konstantin”e benzetti. Trump’a kutsal haç hediye ederek, “Bu işaretle git ve zafer kazan” dedi. Trump da “Konstantinopolis’i kuran imparatoru hatırlatıyorsunuz” sözlerine gülümsedi.
25 Mart, ABD’de yıllardır Yunan Bağımsızlık Günü olarak anılıyor. Ama bu yılki resepsiyon, haçlar, imparatorluk göndermeleri ve İstanbul’un ‘kuruluşuyla’ başka bir boyuta taşındı.
Ankara’dan çıt çıkmadı. Ne bir açıklama, ne bir düzeltme, ne de diplomatik bir uyarı. Muhtemelen yine “çeviri hatası” zannedildi. Belki de hiç duymamış gibi yapıldı. Sessizlik, diplomatik tercih değil, alışkanlık mı oldu?