Kırlangıç mevsimi… – Uğur Dündar

Her yıl geliyorlar…

Her yıl Güney Afrika’dan kalkıp, 11 bin kilometre boyunca kanat çırparak aynı yere, evimizin balkon pervazındaki yuvalarına geliyorlar.

Bizim evin halkı da onların gelişlerini, adı konulmamış bir bayramı bekler gibi bekliyor.

Biraz geciktiler mi evi tarifsiz, dile getirilemeyen, derin bir endişe kaplıyor.

Birbirimizle paylaşmasak da biliyoruz ki herkesin içinden aynı soru geçiyor:

“Acaba” evet “Acaba bu yıl gelmeyecekler mi?..”

Bu yıl da öyle oldu.

Bir hafta geç geldiler.  

Kaygı dolu bir bekleyişin ardından gelişleriyle kırlangıçlarımız, evimize neşe, umut ve bayram sevinci getirdiler…

Sadakatleriyle ve yuvaya bağlılıklarıyla hepimize sevinç gözyaşları döktürdüler.

★★★

Bir iki gün sonra anne yuvadan çıkmaz oldu.

Belli ki kuluçkaya oturdu.

Genellikle üç yavru yapıyorlar.

Yavrular yumurtadan çıkana kadar baba kırlangıç hiç durmaksızın eşine yiyecek taşıyor.

Onu büyük bir sevgiyle besliyor.

Biliyoruz ki yavrular yumurtadan çıkınca, anne ve baba bu görevi birlikte üstlenecekler.

Önce baba ağzındaki yemle yuvaya gelip gagası açık ilk yavruya, anne ikincisine ve yine baba, üçüncüye yem verecekler.

Bu sıra hiç şaşmayacak, o döngü içerisinde adaletin terazisi hiç sapmayacak.

Yavrular uçma becerisine kavuşuncaya kadar bu görev, aynı adalet duygusuyla sürüp gidecek.

★★★

Nasıl çalışkanlar, birbirlerine nasıl bağlılar, nasıl bir koruma duygusuna sahipler anlatamam.

Bir kere saat gibiler, hiç durmadan çalışıyorlar.

Bu yönleriyle sürekli enerji üreten bir dinamoya benziyorlar.

Hem çalışkanlar, hem akıllılar, hem de çok cesurlar.

Örneğin sokakta dolaşan sahipsiz kedilerden biri kafasını kaldırıp yuvaya doğru baktığında acayip sesler çıkararak alarma geçiyorlar ve kedi kaçıp uzaklaşmadan sakinleşmiyorlar.

Ufacık bedenlerinden çıkardıkları büyük çığlıklarla koca koca kedilere kafa tutuyorlar.

Tehlikeyi savuştururken müthiş bir cesaret örneği sergiliyorlar.

Üstelik çok akıllılar.

Suyu ve yemi nerede bulacaklarını sanki kendileri koymuş gibi gayet iyi biliyorlar.

Bir dertleri oldu mu odaya kadar girip, ısrarlı turlarla dikkatimizi kendilerine çekmeyi başarıyorlar.

★★★

Yuvalarını öylesine sağlam yapıyorlar ki sanırsınız deprem yönetmeliğini uyguluyorlar.

Bildiğiniz gibi onların yuvaları çerden çöpten oluşmaz.

Gagalarında taşıdıkları çamurlarla dünyanın en sağlam kerpiç evlerini inşa ederler.

O nedenle aradan yıllar geçse bile, dışarıdan acımasız bir el gelip zarar vermedikçe, kırlangıçların yuvaları bozulmaz.

Depremde bile bu yuvalar bulundukları yerden düşmez, yıkılmaz…

★★★

Mevsimleri sona erdiğinde yine binlerce mil uçup, bir başka sıcak diyara, orada bıraktıkları yuvalarına dönecekler.

Ve bizim evde birbirimize itiraf edemediğimiz o soru kalplerimize oturacak.

“Acaba” evet “Acaba önümüzdeki bahar da gelecekler mi?..”

Geldiklerinde biz burada olacak mıyız?

★★★

Kırlangıç deyip geçmeyin.

İnsanoğlunun kırlangıçların yuvalarının olduğu topraklara sadakatinden, aile dayanışmasından, sevgilerinden, adalet duygularından, çalışkanlıklarından, akıllarından ve cesaretlerinden öğreneceği çok şey var vesselam…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir