Karşı dava açacağım! – Necati Doğru

Biz aslında “haber yazmak” için varız; haber olarak “kendimizi yazmak” zorunda kaldık. Bu dönem zenginlerinden Mehmet Cengiz ve Cengiz Şirketleri SÖZCÜ’ nün editör, yazı işleri sorumlusu, muhabir, yazarlarına “toplu dava” açılması için başvuru yaptı. İstanbul Başsavcılığı da “davanın kurulması” için harekete geçti.

26 gazeteciyiz.

Biri de benim.

★★★

 17 yıl 6 aya kadar hapis ile milyonluk para cezası istiyorlar. Suç aletimiz, yazdığımız haberler: Cengiz Holdinge bağlı şirketler, devletten aldığı çok cömert ihaleler sonunda; bakır, fosfat, altın, gümüş aramak için ormanı, ağaçları, doğayı, tarlaları, bağları ile bostanları yıkıp yok etmeye yöneldiler. Bağ, bahçe, zeytinlik, tarla sahibi halktan insanlar ise doğa kıyımını önlemek için seslerini duyurmak istediler.

★★★

Köylü kadınlar zeytin ağaçları kesilmesin diye bedenlerini kendi ağaçlarına bağlayarak; “Jandarma Oğlum, beni ağacımdan ayırmak istiyorlar buna izin verme” diye yalvaran habercilik ortamları ortaya çıktı.

Biz de bunu yazdık.

Halkın sesini duyurduk.

★★★

Buna çok kızdılar.

Neden; kendi bedenini kendi zeytin ağacına bağlamış jandarmaya yalvaran kadını Cengiz Holding’in gözüyle görüp, Cengiz’in diliyle yazarak anlatmadınız? Köylü kadının sesini Türkiye’ye duyurmaya çalışacağınıza ona “kışkırtıcı kadın” demeliydiniz. Dayadılar 26 SÖZCÜ muhabir, editör, yazarına soruşturmayı.

Soruşturma davaya dönüşürse; mahkeme yargıcına hangi kanun maddesine göre yargılama yapmasını bile sıralamışlar:

Sen haber yazdın.

Huzuru bozdun.

TCK 123.

Sen haber yazdın.

Halkı isyana çağırdın.

TCK 217.

Sen haber yazdın.

Yanıltıcı bilgiyi yaydın.

TCK 217/A.

Sen haber yazdın.

Cengiz’e hakaret ettin.

TCK 267.

Gir hapse.

Sat evini.

Ver Cengiz’e!

★★★

Bu; yargıcı, savcıyı, mahkemeyi alet olarak kullanıp; “Ben Mehmet Cengiz’im, bana dokunanı yakarım” deme girişimi.

Bu bizi öldürme isteği!

Öldürmeye teşebbüs!

Ben de dilekçe yazıp; “Mehmet Cengiz, beni bilerek, isteyerek öldürmeye teşebbüs etti” diyeceğim.

Karşı dava açacağım.

★★★

Türkiye’de son 25 yılda en fazla devlet ihalesi alan holdingin sahibi, adaleti silah olarak kullanmaya teşebbüs etti; benim de aralarında bulunduğum 26 gazeteciyi, “yazarsan yanarsın” tehdidi ile iç sansüre zorladı. Gazeteciler, iktidarlardan, egemenden, mafyadan gelen dış sansürle baş edebilir, aşabilirler. Fakat iç sansür yani gazetecinin kendi kalemine kendisinin yasak koyması ölümdür.

Cengiz, bizi iç sansüre zorladı. İç sansür gazeteci için ölümdür. Cengiz, bizi öldürmeye teşebbüs etti. Adalet önüne çıkması gerekir.

★★★

Hakime belge sunacağım.

Cengiz Holding’in sahibi “madem ki ben zenginim en büyük benim, benim her dediğim olmalı, Cengiz ismim her değirin üstünde yerini bulmalı” diye düşünen  toplum  için tehlikeli biridir diyeceğim.

İşte belge:

1923’de Cumhuriyet ilan edildiğinde; İstanbul’da ilk imam hatip okulunu kursun diye dönemin kuvvetli hocalarından Celal Ökten görevlendirildi. Celal Ökten, önce Vefa’da bir eski konak bulunup öğretimi başlattı. Onun başlattığı eğitim, önce Fındıklı’ya oradan da 1961’de de Bağlarbaşı’na taşınarak Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi binası yapılarak devam etti. Binanın adı “Yunus Emre” kondu.

★★★

2014 yılına gelindiğinde binanın yenilenmesine Mehmet Cengiz’in de para katkısı oldu.  Bina yenilendi; “Yunus Emre olan isimi Mehmet Cengiz Binası” diye değiştirildi. İşte o anın belge fotoğrafı:

★★★

Yunus Emre, Türkiye’nin en büyük değeri; onun Türk diline yaptığı destek olmasaydı “Türkler ulus” olamayacaktı.  Mehmet Cengiz, “parasını silah yaptı Yunus Emre gibi bir değeri bilerek ve isteyerek öldürmeye teşebbüs” etti. Şimdi de bilerek ve isteyerek gazeteciliği öldürmeye kalkıştı.

Yargılanmalıdır!

 

Şimdi soru şu!

Uludağ Elektrik, devletin mülküydü. Özelleştirilip Limak adlı şirkete satıldı. Oradan da Limak-Kolin-Cengiz yapılanmasına devredildi. Orda durmadı tekrardan paylar Limak’a devredildi. Limak da paylarının önemli bir kısmını İngiliz yatırım fonu Actis’ e sattı. O da paylarını, geçen yıl sonunda, Amerikan General Atlantic şirketine sattı. Şimdi soru şu: İngiliz yatırım fonu Actis kimin nesi? İpucu yazayım: Bazı Türkler yabancı adı altında Londra’da fonlar kurmuşlardı. Bu fonlar aracılığıyla işlem yaparlardı. O yıllarda İngiliz ekonomi gazetecileri bunlara; “bıyıklı yabancılar” adını takmıştı. Bugün ise deyim genişledi onlara; “sakallı ve takkeli yabancılar” demeye başladılar. Bunlar; özelleştirme, şirket alımı, satımı, gayrimenkul projeleri, oteller, enerji, borsa ve kripto piyasalarında at koşturup rant ve para büyütüyorlar. Limak Uludağ Elektrik’ deki payını, kaç paraya bu fona devretti? Amerikan Atlantıc, ne kadar payı kime kaça sattı, “sakallı ve takkeli yabancılar” bu alışverişin neresindeler? EPDK niçin içlerinde Cengiz’in de olduğu elektrik şirketlerini koruyan ve kollayan bir tutum izliyor?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir