Yıl 1981. Wimbledon Açık.
John McEnroe servis kullanıyor. Top çizgide… Seyirci alkışlıyor. Ama hakem aynı fikirde değil.
“Out!”
McEnroe raketini yere fırlatıyor, sinirle hakemin yanına yürüyor:
“Ciddi olamazsınız!”
“Top içerideydi, kireç tozu havaya fırladı, görmediniz mi?”
“Gözleriniz mi bozuk? Tüm stat gördü!”
Hakem soğukkanlı:
“Kararım kesin.”
McEnroe yeniden bağırıyor:
“Bu bir şaka olmalı! Böyle mi karar veriyorsunuz?”
O an tarihe geçiyor. Kızgın, ama tutkulu. Kaba, ama gerçek.
Seyirci ayakta.
Çünkü kortta biri var.
Bir insan.
Ve sonra ne oluyor biliyor musunuz?
McEnroe finale kadar ilerliyor…
Ve efsane rakibi Björn Borg’u mağlup edip Wimbledon şampiyonu oluyor.
★★★
2025 Wimbledon’ı da tarihe geçti.
Ama bu kez sahnede ne sinir var, ne ses…
Sadece soğuk bir “bip” sesi.
1877’den beri ilk kez insanlar emekli oldu, robotlar terfi etti.
Peki ama mükemmeliyet ne zamandan beri bu kadar sıkıcı oldu?
Eskiden “Out!” diye bağıran İngiliz hakemlerin sesiyle inlerdi kortlar.
Kalçalarını sıka sıka, ciğerden bir nidayla…
Şimdi?
Sistem bip diyor.
Bir LED yanıyor.
Ve herkes susuyor.
★★★
2025 Wimbledon, “tarihin en ruhsuz” turnuvası olarak kayıtlara geçti.
Çünkü bu yıl 148 yıllık çizgi hakemi geleneği sona erdi.
Yerine Hawk-Eye (Şahin Gözü) sistemi geldi.
Yani 18 kamerayla sahayı tarayan, yapay zekâ destekli, sıfır hata veren bir algoritma.
Oynayan hâlâ insan.
Ama karar veren artık robot.
Her şey doğru. Her şey tam. Ama hiçbir şey heyecanlı değil.
★★★
Wimbledon hâlâ beyaz kıyafet takıntısıyla yaşıyor.
“Kural kuraldır!” diyorlar.
Gelenekçiliği old-school bulsam da kabul.
Ama dijital hakemle geleneksel kostüm…
Damat post-robotik, gelin 1890 model.
★★★
Ve en kötüsü ne biliyor musunuz?
Hakemler sessiz. Çünkü yoklar.
Bir zamanlar maçın ritmini belirleyen “Out!” nidaları,
“Let first serve” hatırlatmaları… Hepsi bitti.
Şimdi sadece bir “bip” sesi var.
O da biraz cılızmış zaten.
Oyuncular ilk gün şikâyet etti: “Duymadık ki!”
★★★
2024’te Wimbledon’ı ABD’de ortalama 677 bin kişi izlemişti.
Bu yıl yüzde 2 düştü.
Aynı dönemde Roland-Garros yüzde 23 artış yakaladı.
Çünkü hâlâ insan hakemler var.
Sıcak, duygusal, bağıran, şaşıran, bazen hata yapan hakemler.
Kusurlular. Ama gerçektirler.
★★★
Ofcom’un 2025 raporuna göre 18–34 yaş grubunda tenise ilgi %13’ten %10’a düştü.
Sebep belli: Soğuk sahne. Sıfır drama.
Evet, 2024’te Wimbledon’ın sponsorluk gelirleri 124.7 milyon dolar. Hâlâ lider.
Ama uzun vadede hikâyesiz bir spora reklam veren de kalmaz.
Çünkü kimse bip’leyen bir LED’e duygusal yatırım yapmaz.
Öte yandan Roland-Garros’un bu yılki tahmini geliri: 340 milyon Euro.
Hem de dijitalleşmeden kaçmasına rağmen.
Demek ki mesele teknoloji değil. Doğru hikâye.
★★★
Tıpkı futboldaki VAR gibi:
Mükemmel kararlar.
Ama beş dakikalık beklemeler, biten sevinçler, saç baş yolduran sessizlikler…
Şimdi aynı şey kortta yaşanıyor.
Alcaraz bir topa itiraz etse…
Sahada muhatap yok.
Bir algoritmaya mı bağıracak?
Spor dediğin biraz hata, biraz duygu, biraz göz teması değil miydi?
★★★
Fransa Açık’ın başkanı Gilles Moretton şöyle diyor:
“Bu hakemler sadece çizgiye bakmıyor. Yıl boyu küçük kulüplerde tenis için çalışıyorlar. Onları silmek, oyunu zayıflatır.”
Yani Şahin Gözü yalnızca insanı değil, oyunun dokusunu da sahadan siliyor.
Robotlar işini iyi yapıyor.
Sorun bizde.
Onlara sadece kararı değil, hikâyeyi de verdik.
★★★
Wimbledon çok yakında bir Black Mirror: Centre Court bölümü gibi olacak.
Dronla gelen çilek ve krema, yapay zekâ spiker, 3D seyirci…
(Not: “Çilek ve krema”, Wimbledon’da tribün geleneğidir. Her yıl tonlarca çilek ve litrelerce krema servis edilir. İngilizler için maç kadar önemlidir.)
Ama biz hâlâ, o kalçasını sıka sıka “OUT!” diye bağıran hakemi özleyeceğiz.
Mükemmellik güzel olabilir.
Ama bazen, bir insan hatası sahneye daha çok yakışır.